“Türkisch Mann, wir brauchen dich!” Cem Karaca / Die Kanaken (1984)

Yetmişlerin sonları Türkiye için olduğu kadar Cem Karaca için de oldukça zor geçti. Zaten kimilerine göre “sakıncalı” konumunda bir sanatçı olmasından dolayı dikkatleri sürekli üzerinde tutan Karaca, 1978’de Edirdahan ile çıkardığı maxi single Safinaz’ın ardından Türkiye’deki karanlık atmosferin ve kaosun da etkisiyle Türkiye’de daha fazla müzik yapamayacağını düşünerek, 1979’da Edirdahan ile aldığı turne teklifi ile birlikte İngiltere’ye gider ve ünlü Rainbow Arena‘da konser verir, sonrasında da Türkiye’ye dönmeyerek Almanya’ya taşınır. Hemen akabinde 1980 Askeri Darbesi’nin yapılmasıyla hem Türkiye hem Cem Karaca için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Sıkıyönetim mahkemesi tarafından 1981 yılında yapılan “yurda dön” çağrısını kabul etmeyerek Türkiye’ye dönmeyip 1983’te vatandaşlıktan çıkarılmasının ardından Almanya’da kendi yoluna gidecek ve yine en iyi yaptığı şey olan müziği layığıyla yerine getirecekti. 1982’de “Bekle Beni” albümünü yayınladıktan sonra Almanya’da yayınlanan, kadrosunda annesi Toto Karaca’nın da yer aldığı “Unsere Nachbarn die Baltas” yani “Komşumuz Balta Ailesi” adlı mini dizi için müzikler yaptı. Daha sonra Türkiye’de de beraber çalıştığı müzisyen arkadaşı ve çoğumuzun Karaca’nın eski grupları Kardaşlar ve Edirdahan ile Ersen ve Dadaşlar’dan tanıdığı gitarist Fehiman Uğurdemir’in de bulunduğu topluluk ile Almanya’da çalışan yabancı işçilerin sorunlarını anlattığı Die Kanaken” albümünü yaparak yine toplumsal gerçekçi bir çalışmaya imza attı. İşte bu yazıda bu albümü anlatmaya çalışacağım. Albümün en önemli özelliklerinden biri son şarkı dışında tamamının Almanca olarak söylenmiş olması. Tamamının yabancı dilde söylenmesinden ötürü bu albümü Barış Manço’nun Baris Mancho albümüne benzetebiliriz. Progresif rock türündeki bu çalışmanın kadrosu ise şöyle: Fehiman Uğurdemir (Gitar), Cengiz Öztunç (Bas Gitar), Sefa Pekelli ve Betin Güneş (Klavye -Betin Güneş aynı zamanda trombon da çalmış), İsmail Tarlan (Davul) Albümdeki bazı şarkıların önemli bir özelliği ise Alman yazar Harry Bösecke’in 1984 yılında Martin Burkert ile birlikte yazdığı Ab in den Orient Express (Orient Express’i ile Defolun) adlı tiyatro oyununda kullanılmış olmasıydı. Çok vakit kaybetmeden albümün içeriğine geçmek istiyorum.

Öncelikle albümün ismi olan Die Kanaken, Almanya’da yabancıları tanımlamak için kullanılan argo bir kelimeymiş. Albümün geneli Almanya’daki gastarbeiter yani konuk işçilerin sıkıntılarını anlattığından bu isim de albüm için tuhaf karşılanmayacak bir isim oluyor. Albümün A yüzü aksak ritmli davul ve tanışık olduğumuz Cem Karaca müziğini belli eden elektro gitar melodisiyle başlıyor. Yazıma isim babası olmuş sözü içeren “Mein Deutscher Freund (Arkadaşım Alman)”, Türk işçilerinin Almanya tarafından “sana ihtiyacımız var Türk insanı” şeklinde çağrılmasıyla birlikte orada neler yaşadıklarını Türk ailesinin gözünden anlatıyor. Şarkının sözleri Beate Fischer’a ait olup müziği ise Cem Karaca’ya ait. Ardından gelen şarkı Türkiye’de “Yarım Porsiyon Aydınlık” olarak bilinen “Beim Kaffee (Kahve Faslında)”. Cem Karaca, Türkiye’ye döndükten sonra 1987 yılında çıkardığı “Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar” albümünde Yarım Porsiyon Aydınlık adıyla seslendirmişti bu şarkıyı. Beim Kaffee, babası Polonya’dan Almanya’ya göç etmek zorunda kalmış ve bunun sonucunda zorluklarla karşılaşmış bir nine ile göçmen bir Türk’ün yaşamları arasındaki paralelliği anlatıyor. Sıradaki şarkı “Total Geschlaucht (Tamamen Bitkin)” piyano ve elektro gitar girişi ile başlıyor. Şarkı, Almanya’ya yeni gelmiş bir gastarbeiter’ın bitkin düşene kadar iş aramasını anlatıyor. Karaca’nın yırtıcı ve enerjik vokaliyle devam eden şarkı yerini Almanların ülkelerine gelen Türk işçilerinden beklentilerini ve onların klasik yaşantılarını bir yana bırakmalarını istemelerini anlatan “Willkommen (Merhaba)”e bırakıyor. Bir nevi topluma entegre edilmeye çalışan Türk göçmenin nasıl algılandığını da gözler önüne seren şarkı oldukça sakin ilerliyor. A yüzünün son şarkısına geldiğimizde albümün en sevdiğim şarkısı bizi karşılıyor. “Es Kamen Menschen An (İnsanlar Geldiler)” aynı zamanda 1987’de çıkan Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar albümünde “Almancılar” olarak Türkçe’ye çevrilmişti. Oldukça Batılı başlayan şarkı, enerjik bir ritmle devam ederken kötü işlerin hep gastarbeiter’lara verildiğini anlatıyor ve sonunda bağlama ve keskin synth melodisi durumun fon müziği haline geliyor.

Derin bir nefes alıp B yüzüne geçtiğimizde hafiften funk havası alabileceğimiz keskin bas yürüyüşlü Schnüffler (Hafiyeler) başlıyor. Bana göre albümün en elektronik şarkısı, zaten şarkı anlattığı bakımından bilgisayarların her yerde olduğunu ve bizleri her zaman izlediğini anlatan göçmen sorunundan bağımsız bir şarkı. Ardından gelen şarkı sakin bir piyano eşliğinde ilerleyen ve yabancı düşmanlığını konu edinen Orient Express”te Almanya’daki konuk işçilerin Orient Express ile yurtlarına geri yollanması düşüncesinden bahsedilir. Üçüncü şarkı clean bir elektrik gitar melodisiyle başlayan ve Almanların Türk göçmenlere nasıl bir bakış açısıyla baktığını anlatan “Was Sagst Du? (Senin Demen Ne?)”nun sözleri Theo König‘e ait. B yüzü bitmeye yaklaşırken sırada “Ayşe, Meral, Semra” şarkısı var. Şarkı, Cem Karaca’nın Almanya’daki sürgün hayatını ve orada özlediği şeyleri anlatıyor. Albüm kapanırken hepimizin yakından aşina olduğu ve albümün tek Türkçe şarkısı “Çok Yorgunum” uğurluyor bizi. Nazım Hikmet’in de sürgünde yazdığı şiiri Cem Karaca kendisiyle özdeşleştirerek şarkı haline getirerek albüme koymuş. 1987’deki Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar albümünde de müziği değiştirilerek şimdiki bildiğimiz versiyona dönüşmüş. Ben ikinci versiyonunu şüphesiz daha çok seviyorum.

Albümle alakalı diğer bilgilere gelince, albüm stüdyo Köln’de bulunan “Studio am Dom”da kaydedilmiş. Pläne etiketiyle çıkan albümün tüm müzikleri Cem Karaca’ya aitken şarkı sözleri Harry Bösecke ile Martin Burkert’e ait. Yukarıda saydığım müzisyenler dışında iki tane de yabancı müzisyen (Beim Koffee şarkısında keman çalan Clemente Alfredo ve Es Kamen Menschen An şarkısında synthesizer çalan Dick Städtler) kadroya dahil olmuş. Albüm kapağında bulunan yağlı boya resim ise Hanefi Yeter’e ait bir resim.

Albüm, tamamiyle toplumsal gerçekçi bir düşünceyle yapılmış ve Almanya’daki özellikle Türk işçilerinin yaşadığı zorluklara ayna tutması ve tamamının Almanca söylenmesinden dolayı (Çok Yorgunum hariç) Cem Karaca külliyatında önemli bir yer tutmakta, ben anlatabildiğim kadarını anlatmaya çalıştım, bir sonraki yazıya kadar görüşmek üzere !

Yorum bırakın